Barış Tohumu Toprağa Kavuşmalı Artık
Şöyle bir geriye gidip bakıyorum da… Haberlere… Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada… Her yerde bombalar patlıyor, terör olayları coğrafya, sınır tanımıyor, bilmediğimiz birçok ülkede iç savaş, kadın cinayetleri, doğa katliamı devam ediyor. Dünya kanser olmuş sanki… İnsanlar da kanserli hücreler. Teşhisin çok net olduğunu düşünüyorum. Bir organizma kendi kendine bu kadar düşman olur mu? Bunun intihar etmek olacağının farkında değil mi?
Kendi kendime oturdum. Haberleri izliyordum. Masum insanların nasıl bir ideoloji uğruna öldürüldüğünü, aynı topraktan doğan vatandaşların nasıl birbirinin canına kıydığını gördüm… İster istemez gözyaşlarına hakim olamıyor insan. Duygularımdan sıyrılıp düşünmeye başladım. Bunu hep beraber nasıl çözebiliriz diye…
Temele indiğimde tek bir kaynağa yöneldim. Hiç tanımadığımız insanlardan nefret eder olmuştuk…
Bu yazıyı okurken kaldır kafanı bir bak etrafına televizyonda, sokakta, sosyal medyada ilk gördüğün insanı düşün. Hiç tanımadığın o insan… Değersiz gördüğün o insanın belki kaybettiği bir kardeşi var, belki sevdiği biriyle evli değil, belki aile içi şiddet görmüş, kim bilir hasta annesi için ne kadar yıpratmış kendini… Hatta belki engelli bir evladı var… Kendi bacakları güçsüzlükten titrerken evladını almış sırtına güneşi izletiyor.
Sadece kendi yaşamını düşün… Kaç kahramanlık sığdırdın o yaşama? Kaç yenilgin var mesela? Kaç kez pes ettin yaşamda? Kaç kez yeniden doğdun küllerinden? İşte başkasının sokakta “hiç tanımadığı” kişi sensin aslında…
Aç kalbini… Bırak erisin bütün sıfatlar… Yoldan geçen bir “yabancı”; onu sana düşman eden önyargın… Onun fikrine katılmayabilirsin, onun gibi giyinmeyebilirsin, aynı tercihlere sahip olmayabilirsin.
Bu gün hiç tanımadığın bir ruhu sevmeye başla ruh parçam… Nedensizce, hesapsızca…
Madem bu savaşı hiç tanımadığımız insanlardan nefret ederek başlattık, şimdi sarkacı terse çevirme zamanı…
Bu gün hiç tanımadığın birini sev ruh parçam.
Barış tohumu ol düş toprağa… Ülkemizin güzel insanları için….
Bazı karanlıktan korkmuş ruhlar “ama Metin o bana sevgi duymuyor ki! O bana düşmanken ben ona neden sevgi duyacakmışım… “ diyeceklerdir.
Kim bilir ruh parçam…. Belki “o” ve “ben” kavramlarını bir gönülde eritebilirsek… “biz” olduğumuz bir güne doğar güneşimiz….